ZÜMER SURESİ, 39/53. AYETİN KISA BİR ANALİZİ: "ALLAH'IN MERHAMETİNDEN ÜMİT KESMEYİN"

26.11.2021 08:10

"De ki: (Allah şöyle buyuruyor:) Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın merhametinden ümit kesmeyin! Şüphesiz ki Allah bütün günahları bağışlayabilir. Şüphesiz ki O çok bağışlayandır, çok merhametlidir. (Zümer Suresi, 39/53)" 

Zümer Suresinin bu ayeti müminler için hatalarının affedilmesi konusunda muhteşem bir moral ve müjde kaynağıdır. Yüce Allah bu ayette, bağışlayıcı sıfatının her daim devrede olduğunu beyan etmektedir. 

 

Ayetleri inceleyelim. 

 

1) "De ki: (Allah şöyle buyuruyor:) Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın merhametinden ümit kesmeyin!" 

Ayette, inanan bir kul olarak Yüce Allah'ın merhametinden ve bağışlayıcılığından asla şüphe edilmemesi gerektiği insanlara bildirilmektedir. 

Sözünü ettiğim ayetteki "Allah'ın merhametinden ümit kesmeyin" ifadesinden anlıyoruz ki Yüce Allah'ın merhamet eden ve bağışlayıcı sıfatları çok geniştir. Bu, kulları için rahmetinin önde olduğunun delilidir. Yeter ki insan işlediği günahlardan tevbe etsin, bağışlanma dileğinde bulunsun ve davranışının aksine bir davranış sergileyip işlediği günahlardan uzak durmaya çalışsın. 

Yüce Allah Kur'an'da, merhameti kendisine yazdığını (En'am Suresi, 6/54), merhametinin her şeyi kuşattığını (A'raf Suresi, 7/156) bildirmektedir. Bununla birlikte tevbeleri de çok kabul eden olduğunu (Tevbe Suresi, 9/104-118; Bakara Suresi, 2/54) kullarına beyan ederek, bizlere işlemiş olduğumuz günahların affına karşı ümitsizliğe kapılmamamız için moral vermektedir. 

 

2) "Şüphesiz ki Allah bütün günahları bağışlayabilir. Şüphesiz ki O çok bağışlayandır, çok merhametlidir" 

Yüce Allah ayetteki ifadesinde, bizlere bütün günahları bağışlayabileceğinin haberini vermektedir. Fakat Kur'an'ın birbirini açıklayan ayetlerden oluştuğu gerçeğini göz önünde bulundurarak, "bütün günahları bağışlayabilir" ifadesinden istisnasız bütün günahları bağışlayacak, diye bir çıkarım yapmamak gerekir. Zira Yüce Allah; müşrik (Allah'a ortak koşan), kâfir ve münafık olarak ölenleri bağışlamayacağını şu ayetlerde kesin bir dille ifade etmektedir. 

"Şüphesiz ki Allah kendisine ortak koşulmasını (şirk) bağışlamaz; bundan başkasını, (diğer günahları) dilediği (layık olan) kimse için bağışlar. (Nisa Suresi, 4/48-116)" 

"Kâfir olanlar var ya, onlara dünyada da ahirette de şiddetli bir azapla azap edeceğim; onların hiçbir yardımcısı da yoktur. (Al-i İmran Suresi, 3/56)" 

"Şüphesiz ki münafıklar, ateşin en alt tabakasındadır. Onlar için asla hiçbir yardımcı bulamazsın. (Nisa Suresi, 4/145)" 

Yüce Allah'ın şirk, kâfirlik ve münafıklık hariç diğer günahları bağışlaması O'nun dilemesine bağlıdır. Kanaatim odur ki kulun buna layık olması gerekir. Böylece Yüce Allah da onu bağışlamayı dilesin. 

Yüce Allah'ın bağışlamayı dilediği kulları arasına girebilmek; hatalardan tevbe etmeye, hayatı Allah bilinciyle yaşamaya, O'nun sınırlarına uymaya, vahye kulak vermeye ve indirdiği kitabı (Kur'an'ı) hayatın merkezine koymaya bağlıdır. Böyle bir hayat yaşamaya çalışarak ümit ederiz ki Yüce Allah'ın bağışlamayı dilediği kulları arasına gireriz. 

Kendisine geçmiş ve gelecek günahlarının bağışlandığının bildirildiği (Fetih Suresi, 48/2) peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s) bir hadisinde, "Ey insanlar! Allah’a tevbe edip ondan af dileyiniz. Zira ben O'na günde yüz defa tevbe ederim. (Müslim, Zikir 42. Ebû Dâvûd, Vitir 26. İbni Mâce, Edeb 57)" diye buyurarak Yüce Allah'a tevbe etmenin ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. 

Nitekim İranlı müfessir Fahreddin Razi de Zümer Suresi, 39/53. ayeti tefsirinde "Tevbe etmek ve O'na yönelmek şartıyla Allah günahları bağışlar" diyerek Yüce Allah'ın dilediği günahları bağışlamasının tevbe şartına bağlı olduğu şeklinde görüş bildirmiştir. Kur'an'ın bütününe bakıldığında Yüce Allah'ın kulunu bağışlamasının tevbe etmeye bağlı olduğu görülecektir. 

Burada önemli bir noktayı kaçırmamak gerekir. Yüce Allah'ın ayetlerde, merhametinden ve bağışlayıcılığından ümit kesilmemesi ve şirk koşarak, kâfir ve münafık olarak ölmek hariç diğer günahları bağışlayabileceğini beyan etmesi, kulun günahlar konusunda gevşek davranmasına yol açmamalıdır. Zira şeytan insanı Yüce Allah'ın merhametine güvendirerek aldatır ve insanın günahlara karşı gevşek davranmasına neden olur. Yüce Allah, bunu bildiği için Lokman Suresi ve Fatır Suresindeki ayetlerde, şeytanın insanı Allah ile aldatmasına dikkat edilmesi gerektiğini vurgular. 

"Ey insanlar! Şüphesiz ki Allah’ın vaadi gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın ve o çok aldatıcı şeytan sakın sizi Allah ile aldatmasın! (Lokman Suresi, 31/33; Fatır Suresi, 35/5)" 

İnanan bir kul hatalarından tevbe etmeli, bağışlanmayı dilemeli ve o hatalardan uzak durmaya çalışmalı; sonra da Yüce Allah'ın merhametine sığınıp kendini O'na teslim etmelidir. 

Nisa Suresindeki şu ayeti de hatırdan çıkarmamak gerekir: "Yasaklandıklarınızın büyüklerinden (büyük günahlardan) kaçınırsanız, küçük günahlarınızı örteriz. (Nisa Suresi, 4/31)" 

 

Rabbim, bağışlamayı dilediği kulları arasında olmayı bizlere nasip etsin. Bizleri vahyi anlayanlardan, yaşayanlardan ve yaşatanlardan eylesin. Hz. Peygamber'in (a.s) rehberliğinden ayrılmayan kulları arasına katsın. 

 

Hayri Temür