ÜNİVERSİTEDEN YENİ MEZUN OLANLARA BASKI YAPMAYIN
Değerli okuyucularım, bu yazımı üniversitelerde çocukları olan aileler ve bu ailelerin çevreleri için kaleme alıyorum. Amacım, üniversiteden yeni mezun olan gençlerin duygularını biraz olsun yansıtabilmektir.
Aileler ve yakın çevreleri üniversiteden yeni mezun olan gençlere bir an önce bir şeyler yapmaları konusunda büyük bir baskı yapıyor. Buna mahalle baskısı da diyoruz.
Üniversiteyi yeni bitirmiş bir genç, bir anda kendini boşlukta hisseder. Zira artık hayatla karşı karşıya kalmıştır. Fakat yeni mezun biri için hayata atılıp o kadar yıl okumasına karşılık bir şeyler yapabilmesi yaklaşık bir yılı bulur. Bunu ne bazı aileler bilir ne de onların çevreleri. Onlara göre dört yıl okudun, hemen bir şeyler yapmak zorundasın. Yaş geçiyor, bir an önce iş bulup, evlenip çoluk çocuğa karışmalısın. Bu kesim elinden gelse kendileri yazacaklar hayatımızı. Bizleri de başrol oyuncusu olarak oynatacaklar. Hiçbiri düşünmüyor ki, acaba durum neden böyle, bu çocuk ne yapmak istiyor, fikirleri ve idealleri nelerdir?
Durumun neden böyle olduğunu anlatayım: Bahsettiğim o mahalle baskısını yapan aileler ve çevreleri şu anki durumu eskiyle kıyaslıyorlar. Eskiden durum farklıydı. Üniversiteden yeni mezun olan Eğitim Fakültesi (Öğretmenlik) veya diğer bölüm (İşletme, İktisat, Muhasebe…vb) mezunlarının, üniversiteyi bitirir bitirmez atamaları yapılır, özel sektörde iş bulurlardı. Neden? Zira o yıllarda üniversiteyi kazanan sayısı azdı ve haliyle mezun olanların sayısı da azdı. Böyle olduğundan, örneğin; Eğitim Fakültesi mezunları hemen atanabiliyorlardı. Tekrar sınav yoktu onlar için. Rekabet azdı. Fakat şimdi durum böyle mi? Böyle değil…
Peki nasıl? Günümüzde artık üniversitelerin sayısı arttı ve buna müteakip bölüm sayıları da arttı. Böyle olunca üniversiteyi kazanan öğrenci ve mezun sayısı da artmış oldu. Mezun sayısının artması üniversiteden mezun gençlerin artık okulu bitirir bitirmez bir şeyler yapacağı konusunu da ortadan kaldırmış oldu. En basit örneği ile bugün Eğitim Fakültesi mezunları “KPSS” denen sınava girip ancak atanabiliyorlar. Bu sınav da hazırlanılması gereken bir sınavdır. Sınavdan yüksek puan almanız da atanabileceğiniz anlamına gelmiyor. Bu kez de Milli Eğitim Bakanlığının mezun olunan alanda kontenjan açması gerekiyor. Bunun için, Eğitim Fakültesi mezunları bile nereden baksanız bir yıl boyunca bu sınav için hazırlanmak zorunda kalabiliyorlar. Örneğin; bundan üç yıl önce bir arkadaşım Elektrik Öğretmenliğini bitirdi ve halen daha atanabilmiş değil. KPSS sınavına giriyor, yüksek bir puan alıyor, fakat Milli Eğitim Bakanlığı Elektrik Öğretmeni kontenjanı ya açmıyor ya da çok az sayıda açıyor.
Diğer bölümlere gelince, öğretmenlik gibi devlet kadrosuna girmekten ziyade, onlar için alan; özel sektördür ve günümüzde bu da kolay değildir. Ekmek aslanın ağzından midesine inmiştir.
Peki, bir yerlere girip çalışılamaz mı? Çalışılabilir, tamam. Fakat önemli olan bir yerlere girip çalışmak değildir. Önemli olan dört yıl okumuş üniversite mezunlarının kafalarında kurdukları ideallere göre hayat sürmek istemeleridir. Bu konuda da onlara en başta aileleri tarafından destek verilmelidir. Tahammül gösterilmelidir. Baskı yapılmamalıdır.
Yeni mezunlara bugün sık sık sorulan bir soru vardır: “Sen şimdi ne çıktın?” veya “Şimdi ne yapacaksın?” Bu ilk bakıldığında gayet normal bir sorudur. Büyükten küçüğe herkes sorar. Asıl anormal olan, bu soruyu soran kişilerin, sorunun cevabı verildikten sonra bile defalarca, günlerce, aylarca hatta her gördüklerinde sormalarıdır.
Bu ne kadar kötü bir şeydir bilir misiniz o yeni mezun genç için? Bu soruların cevabı alındığı halde defalarca sorulmasının anlamı şudur: “Üniversiteyi bitirdi, halen daha bir şey yapamadı. Boş boş oturuyor. Bunun için mi o kadar zaman harcandı, masraf yapıldı?”
Bütün bunlar genelde yeni mezunların arkasından konuşulan şeylerdir. Onlar bunu hissederler ve bu durum onların kendine olan güvenini dahi yok edebilir.
Çevre her zaman konuşur. Ben bunu biliyorum. Zira “Bizzat yaşadım” diyebilirim. Bana bu konuda baskı yapmayan nadir insanlar vardı: Annem, dayım ve yengemdi. Onlar bana hep anlayışlı davrandılar. Mahalle baskısı denen o baskıyı yapmadılar. Onlar da durumun farkındaydılar çünkü.
Şu anda çok şükür sevdiğim ve yapmak istediğim işi yapıyorum: Sizlere yazılar kaleme alıyorum.
Buradan yeni mezun gençlerin ailelerine ve çevresine sesleniyorum: Ne olur mahalle baskısı yapmayın onlara. Bu gençlere destek verin, daima yanlarında olun. Allahın izniyle onların çok iyi şeyler yapabileceklerini göreceksiniz. Sadece sabır ve güven her şeyin ilacı olacaktır.