TOPLUMU DEĞİŞTİRMEYE GÜCÜMÜZ YOKSA SÖYLEMEYE DE Mİ GÜCÜMÜZ YOK?
“Ben yanmazsam, sen yanmazsan, biz yanmazsak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?” diyor Nazım Hikmet.
Nazım Hikmet’in bu sözünü hayat felsefesi haline getirmemiz gerek.
Toplumu değiştirmeye gücümüz yoksa söylemeye de mi gücümüz yok?
Topal ayağıyla Kâbe’ye gitmeye çalışan karıncanın, “Gidemesem bile yolunda ölürüm” demesi misali; biz de gördüğümüz ahlaksızlıkları, yanlışları, yozlaşmaları değiştiremesek de en azından dile getirmeli, anlatmalı, farkındalık oluşturmaya çalışmalıyız.
İnsan, kendi için olduğu kadar toplum için de vardır. Toplumun bozulmasını dert edinmeyen insan, nasıl iyi bir nesil yetiştirebilir ki?
“Konuşup konuşup duruyoruz, değişen bir şey olmuyor” demeyin. Toplumu yıkan en tehlikeli cümle budur. Bu cümle insanları bencilliğe, vurdumduymazlığa, duyarsızlığa götürür.
Oysa insan başkasının derdini de dert edinmeli. Tolstoy’un da dediği gibi, “Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın”.
Hayatımızda birçok yaşama amacımız vardır. Bu amaçlarımızdan biri de topluma faydalı bir birey olmaya gayret etmek olmalıdır. İnsanlığa faydası olmayan bir insanın kendine de bir faydası olmaz.
O yüzden toplumda gördüğünüz yozlaşmaları, ahlaksızlıkları, yanlışları bir araya geldiğinizde konuşun, anlatın, yazın ve paylaşın. Birbirinizde farkındalık oluşturun.
Belki bir gün bu konulara olan duyarsızlık sizin de çabanızla az da olsa hafiflemiş olur, ne dersiniz?
Hayri Temür