MUTSUZ BİR NESİL YETİŞİYOR
Mutsuz bir nesil yetişiyor. Biz farkında olmasak da veya görmezden gelmeye çalışsak da mutsuz bir nesil yetişiyor.
Bu mutsuz çocukları biz anne babalar kendi ellerimizle yetiştiriyoruz. Mutsuz çocukları topluma kendimiz kazandırıyoruz, sonra da "devir değişti" diyoruz. Fakat devri değiştirenler de bizleriz.
İnsanı mutlu eden şey hayat amacıdır. Fakat yeni yetişen çocukların yetişkin olduklarında hiçbir hayat amacı olmayacak ne yazık ki... Çünkü hayat amacı olması için hiçbir sebep yok. Her istediklerini istedikleri anda elde edebiliyorlar. Büyüdüklerinde elde edebilecekleri şeyleri daha çocukken elde ediyorlar. Anne babalarını daha çocukken parmaklarında oynatmaya başlamış oluyorlar.
Halbuki, ileride hayat amacı olan çocuklar yetiştirmemiz gerekiyor. Küçük şeylerle de mutlu olabilecek çocuklar yetiştirmemiz gerekiyor.
Fakat bakıyoruz ki günümüzde hiçbir çocuk bırakın küçük şeylerle mutlu olmayı, büyük ve pahalı hediyelerle bile mutlu olamıyor ya da anlık mutluluk yaşıyor. Çünkü biz onları doyumsuz yetiştiriyoruz.
Doyumsuz yetişen insanlar hayatın hiçbir evresinde mutlu olamazlar. Doyumsuzluk mutsuzluğu getirir. Eldekilerle yetinebilmek şükretmeyi öğretir, şükretmek ise mutluluğu getirir.
Biz çocuklara şükretmeyi de öğretmiyoruz. Şükretmeyi bilmiyorlar. Peki neden bilmiyorlar? Çünkü her şeyin en pahalısı ve en iyisi hem de hiç gerek yokken alınıyor.
Biz anne babalar çocuklarımız hiç zorluk çekmesinler, mutlu olsunlar diye bütün imkânlarımızı sunuyoruz; ama bunun sonucunda çocuklarımızı mutsuzluk uçurumunun kenarına itiyoruz. Allah muhafaza o uçurumun tam kenarına gelip aşağı düştüklerinde ise yolun artık sonu oluyor.
Örneği ABD'li Henry Ford ve oğlu Edsel Ford... Henry Ford dünyanın en zengin işadamlarından biridir ve oğluna bütün imkânları sunmuş, Edsel Ford ise ne isterse, yani hayatı boyunca kademe kademe elde edebileceği şeylere hiç zahmetsiz ulaşmış. Bunun sonucunda ise hayat amacını kaybetmiş ve intihar etmiş.
İntihar mektubunda ise şunları yazmış: "Baba, hayal edip de ulaşamadığım hiçbir şey olmadı. Tüm zevkleri tattım, ne varsa önceden hazırlamışsın, hiçbirinde benim emeğim yok. Mutsuzluktan mahvoldum. Gidiyorum."
Hayat amacının kalmayışı insanı mutsuzluğa, bunun sonucunda da uçurumun kenarına itiyor.
Görülüyor ki çocuklarımıza maddi her imkânı sunmak, uzun vadede onların yaşamlarına çok fazla olumsuz etki yapabilir. Bu yüzden çocuklarımızı kendi ellerimizle mutsuz etmeyelim. Onlara biraz da şükretmek gibi, değer bilmek gibi manevi imkânlar da sunalım.
Onları başkalarının çocuklarıyla yarıştırmak uğruna ziyan etmeyelim. "Ben görmedim bari çocuğum görsün" zehirli cümlesiyle onların ileriki yaşamlarını mahvetmeyelim.
Hayri Temür