MÜSLÜMANLIK “DÜRÜST” OLMAYI GEREKTİRİR

15.03.2015 12:00

Dürüst olmak nedir? Dürüst olmak insanlar tarafından takdir edilen bir davranış mıdır? Herkes dürüst olmayı becerebilir mi?

Dürüst olmak; yalan konuşmamaktır, sözlerinde tutarlı davranmaktır, olduğu gibi görünmektir, riyakâr (ikiyüzlü) olmamaktır, Allahu Teâlâ’dan (c.c) korkmaktır. Bu tanımlardan en önemlisi ise en sonuncusudur. Zira içinde Allah (c.c) korkusu olan bir kul yalan söz söylemez, kimseyi aldatmaz, sözlerinde tutarlı davranır, riyakâr olmaz. Allah korkusu dürüst olmak için gereken diğer durumları içine barındırır. Dürüst olmak herkes tarafından daima takdir edilen bir davranıştır. Aslında bir beceridir de aynı zamanda. “Herkes dürüst olabilir mi?” sorusuna ise cevap verebilmek pek de mümkün değildir.

İslam dini, yalanı ve riyakâr bir insan olmayı tasvip etmez, reddeder. Müslümanlık “dürüst” olmayı gerektirir zira. Kâinatın Yaratıcısı da kullarının yalan sözden uzak durmasını emretmiştir ayet-i kerimede. Kur’an-ı Kerimde Allahu Teâlâ bu durumu şu şekilde bildirmiştir: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. (Ahzab Suresi, 70).” Bir başka ayette ise şöyle bildirmiştir: “Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki, ‘Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) vaat edilmekte olan cennetle sevinin’ (Fussilet Suresi, 30).

"Kimin dünyada iki yüzü varsa kıyamet günü ateşten iki dili olacaktır" diye de  uyarmıyor muydu Hz. Peygamber?

Peki, şu an içinde yaşadığımız dünyada dürüst olmak veya dürüst olmaya çalışmak kolay mıdır? Çoğu kişiler değişen dünya şartlarında bunun çok zor olduğunu söyleyebilirler. Zamanın şartlarında dürüst olmak tabii ki de önceki yıllara nazaran kolay değildir. Bugünkü dünya şartlarında, özellikle de Türkiye’de, “Söz senettir” cümlesi önemini yitirmiştir. Zira çevremiz tabir-i caizse “kurnazlarla, üçkağıtçılarla” dolmuş vaziyettedir. Fakat Müslüman olan bir kişi bu şartlar altında dahi “dürüst” olmaya çalışmalıdır.

Dürüst olmak toplumda güvenilir bir insan olmamızı ve insanlarla iyi ilişkiler kurabilmemizi de sağlar. Fahri Kâinat Efendimiz (s.a.v) peygamber olmadan önce de o kadar dürüst ve güvenilir bir kişiydi ki insanlar ona “Muhammed’ül Emin (Güvenilir Muhammed)” demişlerdi.

Aynı zamanda dürüstlük fert ve toplum açısından huzurlu, güvenli, düzenli ve mutlu bir hayatın sağlanabilmesinin en önemli ve olmazsa olmaz unsurlarındandır(1).

Pekâlâ, her an ve her durumda “dürüst” olmak gerekli midir? İnsanların dürüst olmasının gerekmediği bazı istisnai durumlar elbette vardır: “Savaş anında söylenecek yalan, iki Müslüman’ın arasında barışı sağlamak ve dargınları barıştırmak için söylenecek yalan…” Bu durumlarda dürüst olmamak mubah (sakıncasız) sayılmaktadır.

SONSÖZ:

Artık öyle bir duruma gelinmiştir ki “Dünyayı ben mi kurtaracağım?” mantığıyla birlikte çevremizde dürüst insan bulmak zorlaşmaya başlamıştır. En azından “dürüstlük” gibi manevi değerimizi kaybetmemek için çabalamalı ve Allah rızası için hayatımızın her anında “dürüst” olmaya çalışmalıyız. Her şeyde olduğu gibi dürüstlüğü yaşamımıza ne kadar çok uygularsak Allah’ın izniyle her şey o kadar iyi olacaktır.

Hatta düşünürsün bazen, dürüstlük ve ahlak üzerine yalnız kaldığın zamanlarda. Sanki günümüzde kaybettiriyor gibi gelir insana. Sonra "olsun" dersin kendine, "Varsın kaybettirsin. Onları da kaybedersek, başka ne kalır ki elimizde?"

KAYNAK:

(1) https://www.gulistandergisi.com/dergi_oku.php?id=674

Hayri Temür